UMUDA AÇILAN KAPI: sanagorebiryer.tr.gg
     Ana Sayfa
     FOTOLAR
     rahman 77
     gulıstan
     mutlu fotolar
     ve cennet
     EDEBİYAT
     BİYOGRAFİLER
     TESETTÜR
     DUA KOSESİ
     PSİKOLOJİ
     COCUK EGİTİMİ
     SİİRLER
     güzel siirler
     islami siirler
     KOSE YAZARLARİ
     ramazan kayan
     ibni kayyim
     mustafa islamoglu
     ibrahim küçük
     hamza er
     mevdûdi
     nasit tutar
     seyyid kutup
     ibni teymiye
     muhtelif
     mehmet goktas
     AKİDE
     TEFSİR
     SAHABELER
     LİNKLER
     HADİSLER1



YÜREKLERİMİZDEN KOPUP GELENLER - ibrahim küçük



DOĞSUN AMA YAŞAMASIN

Geçtiğimiz aylarda "Kutlu Doğum" haftası her kesimden katılımlarla kutlandı. Asrı Saadet dönemlerinde yapılmamış bu kutlamalar bugün bir coşku hali ile yaşanıyor.
 Acaba ne için Asrı Saadet insanları bu kutlamayı yapma gereği duymamıştır? Bu dönem mü'minleri niçin "Kutlu Doğum" törenleri yapma gereği duymuştur?

Yukarıdaki sorular insanı ister istemez bir yerlere taşıyor. Yoksa sahabi Resulullah(s.a.v)'in doğuşunu sadece sünnetullahın bir fiili olarak mı algılamıştır? Ya da günümüz mü'mini Resulullah(s.a.v)'i doğup yaşamış ve ölmüş bir insan kimliğiylemi tanımlıyor? Resulullah(s.a.v)'in mutlak tanımlaması yapılmadan tanıtılmaya çalışılması günümüz mü'miniyle Asrı Saadet mü'mininin peygamber algısı ve imanı arasında farklar oluşturacaktır. Bu bağlamda Resulullah (s.a. v)'e inanmak ile iman etmenin farklı şeyler olduğu belirginleşecektir. Tarihsel kimlik olarak Hz. Muhammed(s.a.v) yaşamamıştır diyen bir kişi varmıdır. Gerek İslami gerekse ga yri islami tüm tarih kaynakları Muhammed İbni Abdullah (s. a.v) adında bir insanın altmışüç seneye yakın bir süre yaşadığını yazar. Bu inkâr edilemez bir tarihi veridir. Bu, Hz. Muhammed (s.a.v) isminde bir insanın zatına inanmaktır. İman etmek ise; Hz. Muhammed(s.a.v) zatıyla birlikte O (s.a.v)'in ALLAHu Teala tarafından gönderilmiş bir resul olduğunu dil ve kalp ile tastik etmektir. Böylelikle Resulullah(s.a.v)'in zatına ve sıfatına iman etmektir. İnanma ve iman etme arasındaki bu fark mutlak tanımların başlangıcı olacaktır. Edebi zorlamalarla (Haşa!) Resulullah(s.a.v)'in "iyi bir adam olduğundan, kimsenin hakkını yemediğinden, etrafa gülücükler dağıttığından" bahsederek sözde peygamber tanımlamaları ayyuka çıkmıştır. Resulullah(s.a.v)'in zatından hiç kimse rahatsız değildir. Hatta o dönemin müşrikleri O (s.a.v)'e el-Emin diyerek zatı ile ilgili kanaatlerini künyeleştirmiştir. Ama Resulullah(s.a.v)'in sıfatın gündeme geldiğinde mü'min müşrik ayrımı başlayacak, inananlarla iman edenleri peygamber tanımlaması ortaya çıkaracaktır.

Bu günlerde öyle garip peygamber tariflerine şahit olduk ki; (Haşa ve Kella!) Noel Baba kimliğine sokulmak istenen bir peygamber tanıtımını andıran sahneler vizyona girdi. Sanki herkese mavi boncuk dağıtan, herkesle iyi geçinen, kimseyi kırmayan bir peygamber! Bu gerçekten böylemidir? Neyi ispat etmeye çalışıyorlar? Hadi Resulullah(s.a.v)'in iyi bir insan olduğunu ispatladınız ki bundan kimsenin şüphesi yoktur sonrası ne olacak?

İnsan peygamberi anlattınız, peki Bedir'in komutanı Hz. Muhammed(s.a.v)'i ne yapacaksınız. Taifte, kendisine zulmedenlere dua eden Resulullah'ı anlattınız, Hendek'te, savaş meşakkatinden dolayı namazını kazaya bırakmak zorunda kalıpta bu ızdıraptan dolayı kâfirlere beddua eden "Ya Rabbi onların evlerini ateşle doldur, onların evlerini başlarına yık" diyen peygamber nasıl izah edilecek. Yahudiyle münafığın mahkemesinde yahudinin lehine hükmeden Kadı Muhammed(s.a.v)'i kolayca anlatıyorken hain Medine yahudilerini muhasara edip yahudi erkeklerin tümünün boynunu vurdurtan peygamber nasıl anlatılacak veyahut mü'min kadının tesettürüne el uzatılmasını savaş sebebi sayan Devlet Reisi Peygamber nasıl izah edilecek. İslam'ın ilk emri "Oku" gerekçesi ile olmadık şeylere fetva verenler. Kimseyi kırmadan iyi adam olma bahanesi ile sözde peygamber varisi olanlar, acaba, kızını zifaf odasına perukla gönderip göndermeyeceğini soran anneye "peruk takanda, taktıranda melundur." deyip kadının değil dışarıda, kocasının yanında dahi perukla durmasına fetva vermeyen Müftü Muhammed(s.a.v)'i nasıl izah edecek. ALLAHu Teâlâ'nın hukuku karşısında "Hırsızlık yapan kızım Fatıma da olsa elini keserim" diyen Resulullah(s.a.v) nasıl izah edilecek.

Mutlak tanımlamasıyla Resulullah(s.a.v)'i anlatmayanlar hem Resulullah(s.a.v)'e iftira atmıştır hem de kendisini dinleyen insanları kandırmıştır."Temizlik imandandır" diyen Muhammed(s.a.v)'i temizlik sağlamak için, çimleri çiğnetmemek için kullananlar bilsin ki Resulullah(s.a.v) sadece belediyecilik için gelmemiştir. Yetimin başını okşayan Hz. Muhammed (s.a.v) yetimin hakkını yiyeninde başını almıştır.

İşte; Peygamberi zatı ve sıfatıyla tanımlaya bilen sahibi imanı ile Peygamberi eksik tanımlayan sadece zatıyla ilgilenen günümüz mü'minlerinin imanı avamiyesi arasındaki fark budur. Resulullah(s.a.v)'i zatı doğmuş, yaşamış ve vefat etmiştir. Ancak sıfatı kıyamete kadar devam edecektir.

Resulullah(s.a.v) sadece insanlarla iyi geçinmeyi öğretmek için değil kâfirlerle de dost olmamayı öğretmek için gönderilmiştir. Peygamberin zatını anlatmaya ve dinlemeye halk coşkuyla katılmakta, ama haydi peygamberin zatını ve sıfatını yaşamaya diyelim, bakalım kimler bu davete iştirak edecektir. Kur'an ziyafetini dinlemek için salonlar doluyor. Binlerce Kur'an ayetleri güzel sesli hafızlardan dinleniyor. Kur'an'ın bir ayetinin ahkâmını yaşamaya pratik hayata geçirmeye davet edince neden kimse kıpırdamıyor.


Boyalı basında bir kaç yıldır. Kur'an'ın mucizevî bir kitap olduğu anlatılıyor. Resulullah(s.a.v)'in gerçek bir Nebi olduğu anlatılıyor. O halde haydi Kitabın ve Sünnetin ahkâmından bahsedelim. Kur'an, yaratılış ile ilgili konularda tarihsel ve astronomik ya da tıbbi konularda yanılmayan kitap, mucizevî oluyor da, Faiz, içki, kumar, domuz eti haramdır. Namazı kılın zekâtı verin, başınızı örtün, haksız yere cana kıymayın, ırkçılık yapmayın deyince çağdışı anlaşılmaz bir kitap oluyor? Temizlik, komşu hakları, yemekten önce ve sonra elleri yıkamaktan bahseden Muhammed (s.a.v) sorunsuz kimlik oluyor, misvakın tıbbi faydalarını yüzyıllar önce ifade ettiği için müthiş insan oluyor da, zina edene recm uygulayan Muhammed(s.a.v) niçin sorun oluyor.
 
Ehli kitaba ve müşriklere benzememek için bir takım ahkâmlar ortaya koyan Muhammed(s.a.v) neden sorun oluyor. Bizler Resulullah(s.a.v) zatından mı razıyız, sıfatından mı ya da hem zatından hem sıfatımdan mı? Ehli Tevhid olabilmenin yolu ALLAHu Teala'ya imandan sonra Resulullah(s.a.v)'e her yönü ile iman etmektir. İman, amel, muamelat ve ukubat (ceza hukuku) hukuklarından müteşekkil mutlak İslam dini, kayıtsız ve şartsız, eksiltme ve çıkarılma yapılmaksızın kabul edilecek bir dindir. Resulullah(s.a.v)'de bu hukuku tebliğ ve icra için gönderilmiştir. Bu dört temel İslam hukukundan her hangi bir yönü Resulullah (s.a.v)' den ayrı görmek peygamber tanımlamasını bozacaktır. Resulullah (s.a.v)'in gerçek takipçileri, önderlerini sadece gül koktuğu için değil, sadece gül yüzlü olduğu için değil aynı zamanda dikenli yollarda gül ahkâmıyla nasıl yürüyeceğini öğrettiği için, Nemruda kıyam edip Hz. İbrahim(a.s) gibi olmadan ateşin gül bahçesine dönüşemeyeceğini öğrettiği için takip ederler. Maymunlaştırılmış İsrail oğulları gibi taklidi değil, tahkiki iman ile tabi olurlar. İman ehli, kanun koyucu ve terbiye edici olarak ALLAHu Teala'dan dünya ve ahiret hukukunu düzenleyen İslam hukukundan, önder ve örnek şahsiyet olarak Hz. Muhammed (s.a.v)'den razı olanlardır. Kitabın ve peygamberin bir kısmını kabul edip bir kısmını reddetmek imansızlığın ilanıdır. Doğumundan hoşnut olunan ancak yaşamasından hoşnut olunmayan bir peygamberden bahsetmek; Emin Muhammed (s.a.v)'den razı olup, Emir Muhammed(s.a.v)'e düşman olmaktır

"...Yoksa siz Kitabın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü ALLAH yaptıklarınızdan habersiz değildir." (Bakara 85)

"... Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyide size yasak ettiyse ondan vazgeçin. ALLAH'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, ALLAH'ın azabı çetindir." (Haşr 7) 


 

Haydi Kızlar, Diri Diri Okula

 
Cehaleti ümmilik sanarak, sanki mü'minleride okul düşmanı sanan izzetsiz bir öğretim mantığıyla yola çıkarak kızlarını ve erkek  çocuklarını diri diri okula   gömenler, sokağa gömen babalar, aileler keşke Mekke cahiliye insanının taşıdığı kaygıları taşıyabilseydi.

Cahiliye dönemi olarak bildiğimiz Vahy öncesi Mekke toplumu ile Vahy'den haberdar ezanların okunduğu, namazların kılındığı hatta ehl-i ilim taifenin Kitab ve Sünnet'ten aktarımlar sunduğu kendi toplumumuzu kıyas edelim. Yapacağımız kıyas, baba ve annenin kız çocuğu hakkındaki endişelerinden mütevellid icra ettiği fiiliyat üzerinden olsun.

   Öncelikle, birçok kavram ve kelime de olduğu gibi; cahillik, cahiliye, okuma yazma kavramlarında da kavram kargaşası oluşmuştur. Bu kargaşayı önlemek için cahillik, cahiliye, okuma yazma bilmeme gibi kavramları yerine oturtarak başlayalım. Toplumumuzda okur yazar olmamak veya çok az okumuş yazmış olmak
cahillik tanımlaması ile karşılık bula gelmiştir. Oysa okur yazar olmamak ümmiliktir. Cahillik ise; ALLAH (c.c)'ı ve ilahi buyrukları bilmeme ya da bu değerlere kasten iman etmeme, İlahi buyrukların birey ve toplumu ahlaki kemaliyete ulaştırabilecek bir değerler silsilesi olduğunu kavrayamamak veyahut bu değerleri reddetmektir.


   Bu minvalde İslam; ümmiliği, cehaleti aşmaya engel ferri bir mesele olarak algılayıp hem ümmiliği hem de cehaleti ortadan kaldırmak ister. Zira bilgi, çoğu zaman akaidi cehaleti aşmaya yardımcı olacak kıymetli bir veriye dönüşebilecektir.

 Tıpkı Firavun, büyücüler ve Musa (a.s) üçgenindeki sahnenin nihayeti gibi. Bu sahnede Vahy'i temsilen Musa (a.s), cehaleti temsilen Firavun, bilgiyi temsilen büyücüler vardı. Büyücüler iplerini yere atarak, illüzyon bilgisini kullanıp, iplerin yılana dönüşmüş sahte görüntüsünü insanlara sundular. Büyücülerden başka herkes ipleri yılan görmüştür. Firavun ve Musa (a.s) da bu şekilde görmüştür. Hatta Kur'an'dan bildiğimize göre Musa (a.s) korkmuştur da. Sonra Musa    (a.s)'a vahy ile asasını yere bırakılması buyrulmuş, mübarek asa ejderha olup büyücülerin iplerini yutuvermiştir. Büyücülerin iplerini yılan olarak gören Firavun ve Musa (a.s) varken, Musa (a.s)'ın asasını herkes ejderha olarak görmüştür. Bu bağlamda bilgi ve vahy çatışmasında durumu tahlil edecek olursak; Cehalet temsilcisi Firavun ipleri yılan asayı da ejderha gördü. Vahy temsilcisi Musa (a.s) açısından da resim aynıydı. Musa(a.s) da ipleri yılan, asayı ejderha gördü. İp ve asa çatışmasında manzaradaki farklılığı ayırt edebilen tek taraf bilgi tarafıydı. Vahyin mesnedsiz bilgiye galebe çalabileceğine iman eden Musa (a.s) zaten iman tarafındaydı. Vahy'in bilgiye galebe çalabileceğini anlayan bilgi temsilcileri iman tarafına geçti.
Sadece cehalet temsilcisi ve tebaası yerinde kaldı.
Çünkü Firavun büyü ile mucizeyi birbirinden ayırt edebilecek teknik bilgiden yoksundu. Hem akaidi cahiliyesi, hem küfür-ü inadiyesi, hem de bildi yoksunluğu O'na zillet çukurunu çoktan hazırlamıştı.

İşte bu manada İslam ümmiliği istemez, "Oku" emri ile insanlığı ümmilikten bilgi sahipliğine, bilgininde ilahi buyruklar ve ilahi rıza çerçevesinde ilme dönüşüp salih amellerle fanuslanmasını ister. Ümmilik, bilgi, ilim ve cehalet konusu hiç şüphesiz farklı bir alanda değerlendirilecek uzun bir konudur. Ancak ilk başta hedeflediğimiz kıyas konusu gereği asıl mevzuumuza dönelim. Kıyasımız şöyle; cahiliye Mekke'sinde kız çocuklarına yapılan muameleler ile günümüz toplumunda ümmiliği aşmış ama cahiliyeyi aşamamış toplumun kız çocuklarına yaptığı muamele arasındaki benzerlikler.


 Biliyoruz ki cahiliye Mekke'sinde kız çocukları diri diri toprağa gömülüyordu. Bunun birkaç sebebi vardı, birincisi; rızk endişesi, ikincisi; kız çocuğunun büyüyünce aileye getirebileceği bir leke korkusuydu, üçüncüsü; diğer sebepler. Asıl konumuzla ilintili olan şık ikinci olandır. Usul gereği birinciyi terk etmemek için birincisine de kısaca değinelim.

   Evet. Ne demiştik? Ümmiliğin aşılması ya da vahye tabi olmadan vahiyle tanışmışlık günümüz toplumu ile Mekke cahiliye toplumundan sosyolojik olarak hangi ahlaki tekamüle erdirmiştir? İlk başta şunu belirtelim ki meseleye imani ve insani nazariyeleden bakmak istiyorum. Çünkü; izah olunan konunun illeti İslamsızlık olmakla birlikte fiili icra ettiren sebep akli ve hissi olgulardır. Bir baba kendi öz kızını nasıl diri diri gömebilir. Üç dört yaşına kadar sıcak lokmayı üfleyerek kızının ağzına veren baba nasıl böyle bir cinayeti işleyebilir? Fıtrattaki babalık olgusuna rağmen nasıl olurda böyle bir canavarlığa tevessül edebilir?
Bu vahşet hadiseleri anlatılırken, sunulurken meselenin niçinleri sorgulanmaksızın sadece vahşet manzaraları aktarılmıştır. Ve öyle bir konsept olmuştur ki; kızını diri diri toprağa gömen baba bunu canavarlık hissi ile yapmıştır. Hayır! Bu canavarlık hissi ile değil bilakis babalık sorumluluğu
ile yapılmış ama fiil olarak katıksız bir canavarlıktır. Babalık sorumluluğu ile hareket edip nihayette canavarlığa dönüşen bu ameliyenin ilk sebebi rızk endişesidir demiştik.

   Kız çocuğu nihayetinde büyüyüp başka bir eve kadın olacaktır. Mekke cahiliyesi örfünde kız çocuğu aileye maddi bir getiri sağlayamaz cinsiyettedir. Böyle olunca da çocukların karnını doyurabilmek, babalık sorumluluğunu yerine getirebilmek için erkek çocukta nasıl olsa ailede malı ve kazancı ile birlikte kalacağı için kız çocuğunun ölmesi gerekmektedir. Rızkın ALLAH (c.c)'tan olduğunu bilmemişlik ve henüz nübüvvetin yokluğu insanlığı ümmilikle birlikte akaidi cahiliyenin pençesinde inim inim inletmiştir. Sofradaki bir tas çorbanın azalmasından endişe duyarak öz evlatları arasında tercih yapıp kızları katleden bu canavar mantık ailelerin geride kalan fertlerine karşı duyulan babalık sorumluluğu adına işleniyordu. Kız çocuğuna diğer fertler adına bu canavarlık reva görülüyordu.

   
Peki günümüz toplumu ne haddedir. Bu kaygılar platformunda. Tek kelime ile daha berbat haldedir. Resululllah (s.a.v)'in dediği gibi "Cahiliyede insanlar çocuklarını doğduktan sonra öldürüyorlardı. Sizlerde şimdi doğmadan öldürmeyin". Mekke cahiliyesindeki aynı sözde sorumluluk anlayışı kürtaj, kasıtlı düşük ya da başka yollarla yine evlatları katletmektedir. Daha berbat olmasının sebebi ise kız ve erkek yapılmaksızın bu canavarlık işleme gelmektedir. İşin daha acı tarafı; Mekke cahiliyesi bir tas çorbanın bölüşülmemesi ya da azalmaması için bunu yapıyordu. Ama günümüz sözde modern insan mevcut evladının daha iyi bir marka cep telefonuna sahip olabilmesi için, ya da yazlık kooperatifin taksitlerinin aksaması adına bu canavarlığı yapmaktadır
. Akli ve hissi açıdan bakıldığında hangi dönemin insanı daha mazurdur? Çorbasının azalmasından korkan mı yoksa cep telefonun kalitesizleşmesinden korkan mı?

   Kız çocuklarının diri diri gömülmesindeki diğer sebep; namus endişesidir.
Asıl sebepte budur aslında.
Çünkü Hz. Ömer (r.a)'ın ağlatan cahiliye suçundan anladığımız kadarıyla ekonomik durumu vasat ve vasatın üzerindeki ailelerde de bu canavarlık çukuruna saplanıyorlardı. Toplum içerisinde kadının sürekli alınıp satılan, aşağılanan bir varlık olduğu herkesin gözü önündeydi.

Kız çocuğu bugünde böylesi bir kötü duruma düşer endişesi ve henüz Vahy'in gelmediği bir ortamda babalık sorumluluğu kişiyi ne yapacağını bilmez bir halde bırakıyordu. Evet Vahy'in olmadığı bir ortamda düşünelim kendimizi bir anlığına. Düşünün ALLAH yok, ahiret yok, Kitap yok ve yol gösterici bir önder yok (Haşa). Ne yapacak insanlık, insani onurunu kaybetmemiş bir baba ne yapacak? Şu hep söylene gelmez mi; "Keşke bunu göreceğime ölseydim ya da evladım keşke senden bu ameli göreceğime seni doğurmasaydım veya da küçükken ölüp gitseydin". Evet, İslamsızlık Mekke cahiliye insanında bu sözü fiile dönüştürmüştür.

 Peki, Vahy gelmiş, insanlık ümmiliği aşmış hatta bugün uzay çağına gelmiştir. Vahye tabi olamamışlık ümmiliği aşmış insanı hangi insani tekamüle erdirmiştir. Şimdi durum nedir? Cevap yine aynıdır: daha berbat! Denilebilir ki "neden berbat olsun, kız çocuklarını diri diri gömen var mı?" namus, izzet ve onur değerleri gereksiz değerlerse evet durum berbat değildir. Kız çocuklarının genelevlerde satılması, yol kenarlarında katiline mi satılacağı adama mı el kaldırıp kaldırmadığının bilinmemesi çok önemli değilse durum berbat değildir. Mekke cahiliyesinde namus endişesi ile iktisadi hayata sokulamayan kızların bugün cahiliyesinde çok komik ücretlerle hem çalıştırılması, hem emeğinin sömürülmesi hem de yolda, işyerinde, sokakta tacize uğraması kız, aile ve insanlık adına tiksinti verici bir durum değilse durum berbat değildir.

   Cehaleti ümmilik sanarak, sanki mü'minleride okul düşmanı sanan izzetsiz bir öğretim mantığıyla yola çıkarak kızlarını ve erkek çocuklarını diri diri okula gömenler, sokağa gömen babalar, aileler keşke Mekke cahiliye insanının taşıdığı kaygıları taşıyabilseydi. Yok! Diri diri toprağa gömselerdi demiyoruz. Vahiysizlik yok artık, vahiy var. Çare var. İslam'ın yol göstericiliği var. Çocukları ne diri diri toprağa ne de diri diri okula okula gömmek gerekmiyor. Vahye rağmen cahiliyede ısrar edenler, kızların artık kurtulduğunu iddia edenler acaba ortada okul ya da lisede sınıf arkadaşının tacizine uğrarken başka biri tarafından da bu aşağılık ameliyenin kameraya kaydedilmesini eğer kızları diri bırakmışlık olarak algılıyorsa geriye "Haydi kızlar diri diri okula"
demekten başka bir şey kalmıyor.

   
Görünen odur ki, günümüz insanı ümmiliği aşmış olmasına rağmen insani ahlak ve değerler manzumesinde Mekke cahiliyesinde daha kötü bir noktaya çadır kurmuştur. Vahye rağmen vahiysiz kalmışlık insanlığı, ümmiliği aşmış olmanın getirmesi gerektiği yere taşıyamamıştır. Vahy'e dayanmayan, itaat etmeyen tüm bilgi ve beceriler insanlığa sadece derin bir çukur açacaktır. Diri diri toprağın altına ya da toprağın üstüne gömecektir. Gömülmüşlüğü sadece toprağın altında zannedenler üzerlerindeki sözde modernizm ve gelişmişlik toprağının farkında değildirler.

Diri kalmak için Vahy'in bereketli ve hikmetli bahçesinde ekilip yeşerecek nesillerin gerekliliğini keşfedenler kurtuluşa erenlerdir.


 

 
Bugün 11 ziyaretçi kardeşimiz ile umuda kapı araladık

"Kalpler ancak Allah'ı anmakla mutmain olur."
(rad 28)
Oku...! Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol